Scan barcode
saxonnefragile's review against another edition
4.0
Un conte cruel, qui raconte l'histoire de Léonard de Vinci. Ce dernier cherche un modèle pour son Judas, de la Cène. De ce fait, perfectionniste comme il l'est il va chercher un modèle plus vrai que nature, en se rappelant que théologiquement parlant, Jésus n'a pas pardonné Judas.
Aussi, ce personnage inqualifiable et monstrueux, il le trouvera en la personne de ... mais ne dévoilons pas tout. Comme souvent chez Perutz, les multiples rebondissement grinçant de l'intrigues sont présents. Une sorte de réalisme magique d'Autriche.
Aussi, ce personnage inqualifiable et monstrueux, il le trouvera en la personne de ... mais ne dévoilons pas tout. Comme souvent chez Perutz, les multiples rebondissement grinçant de l'intrigues sont présents. Une sorte de réalisme magique d'Autriche.
arensky's review against another edition
3.0
leonardo'nun yahuda'si kismindaki leonardo hic olmus mu oraya, olmamis. yuzunu goren cennetlik. ama olsun, sonunda olaylarin baglanmasi ve hizlanmasiyla okutuyor kendini, okunur
matychan99's review against another edition
3.0
Passada em Milão no século XV, a história acompanha a procura de Leonardo Da Vinci pelo Judas - alguém com um carácter semelhante a Judas - para, assim poder terminar a Última Ceia.
Apesar desta premissa, Da Vinci pouco aparece ao longo do livro, parecendo uma personagem secundária na sua própria "aventura". Contudo, ele refere sempre boas perspetivas da vida e da arte.
Deste modo, seguimos uma mão cheia de personagens que desencadeiam a história. Entre elas é curioso notar a pessoa que acaba vitoriosa com o seu retrato na Última Ceia: Mancino, o homem pobre que esbanja o pouco dinheiro que tem em prostitutas, boa comida e entretenimento, que é até capaz de matar por dinheiro, não é a reencarnação de Judas; nem sequer Bucetta, o aldrabão da cidade que rouba toda a gente e se aproveita dos necessitados, mal criado e sem respeito por ninguém, é o Judas que tanto procuramos. Este acaba por ser a personagem principal, Joachim Behaim, que abdica do seu primeiro e último grande amor, e que é responsável pela morte de Mancino, por uma quantia de dinheiro, a traição de Behaim é semelhante à de Judas e a partir daí ele fico rotulado para o resto da vida, com o seu rosto representado na Última Ceia, fazendo com que toda a gente o tema e o evite.
Apesar desta premissa, Da Vinci pouco aparece ao longo do livro, parecendo uma personagem secundária na sua própria "aventura". Contudo, ele refere sempre boas perspetivas da vida e da arte.
Deste modo, seguimos uma mão cheia de personagens que desencadeiam a história. Entre elas é curioso notar a pessoa que acaba vitoriosa com o seu retrato na Última Ceia: Mancino, o homem pobre que esbanja o pouco dinheiro que tem em prostitutas, boa comida e entretenimento, que é até capaz de matar por dinheiro, não é a reencarnação de Judas; nem sequer Bucetta, o aldrabão da cidade que rouba toda a gente e se aproveita dos necessitados, mal criado e sem respeito por ninguém, é o Judas que tanto procuramos. Este acaba por ser a personagem principal, Joachim Behaim, que abdica do seu primeiro e último grande amor, e que é responsável pela morte de Mancino, por uma quantia de dinheiro, a traição de Behaim é semelhante à de Judas e a partir daí ele fico rotulado para o resto da vida, com o seu rosto representado na Última Ceia, fazendo com que toda a gente o tema e o evite.
vitae's review against another edition
4.0
Leonardo’nun Yahuda’sına başlarken değerli karakterimiz üstat Leonardo’ya satırlarda çokça rastlama beklentisi içerisindeydim. Öyle olmadı. Kitabı bitirdim ve olsun, göründüğü kadarıyla bile yeterince keyifliydi Leonardo’yu okumak dedim. Farklı heyecanlar beklemedim değil ama gayet başarılıydı. Nasılsa Behaim’in Leonardo’nun Yahuda’sı olacağını ilk bölümlerden sezmiştim. Eh Gördünüz mü? Yahuda, Yahuda’yı görmeye gelmiş.
munibe's review against another edition
5.0
"Sırrı ve Yahuda'nın günahını biliyor musun sen? İsa'ya neden ihanet ettiğini?" diye sordu Üstat Leonardo.
"İsa'ya onu sevdiğini anladığı için ihanet etti," diye cevap verdi delikanlı. "Onu çok fazla sevmek zorunda kalacağını anladı ve kibri buna izin vermedi."
"Evet. Yahuda'nın günahı, kendi sevgisine ihanet edecek kadar kibirli olmasıydı," dedi Üstat Leonardo.
~
Ne beklediğimi bilmeyerek başladığım bir kitap oldu, hiçbir şey bilmeyerek başladığım çoğu kitap gibi bu kitabı da sevdim.
"Son Akşam Yemeği" için ihanet eden Yahuda'ya uygun bir yüz arıyor Leonardo fakat Milano'nun tartışmasız en kötü adamı bile onun aradığı yüz değil. Uygun bir suret bulamadığı için de resmi geciktiriyor ve herkes bu durumdan şikayetçi. Olayın altyapısında bu var ve eser buna bağlı olarak isimlendirilmiş fakat eserin başkahramanı Leonardo da Vinci değil, Yahuda'nın yüzünü taşıyacak, kazanacak daha doğrusu, bir tüccar. Okuyucu olarak eser boyunca bu "Yahuda"yı takip ediyoruz ve başta iyi bir aşık, tipik bir tüccar olan Behaim'in kibri yüzünden nasıl "şeytan"laştığını görüyoruz. Bir kahramanın antikahramana dönüşme öyküsü aslında bir bakıma.
Kahramanın antikahramanlaşma yolculuğunun yanısıra eserde göze çarpan bir diğer husussa Da Vinci'nin affedilemez tek günah ve en büyük günah olarak kibri görmesiydi ve eserin bu durumu Hristiyanlık dinine atfetmesiydi. Bu kibrin en büyük günah oluşu tüm ilahi dinler için evrensel bir olgu mu acaba sorusunu uyandırdı bende zira İslamiyet'te de şeytanın nifak sokmak için dünyaya inişi ve bozgunculuğa yemin edişi kibrinin neticesidir. Allah Adem'i yaratır, tüm meleklerden ve iblisten ona secde etmelerini ister, melekler secde ederken iblis "neden" der, "onu topraktan yarattın beni ise ateşten, ben ondan üstünüm" ve secde etmez. Bunun üzerine ebedi cehennemle cezalandırılan iblis kıyamet gününe kadar ademoğullarını haktan saptırmak ve beraberinde cehenneme götürmek imkanı ister, böylelikle iblis, şeytan olarak dünyaya iner. Yani iblisi şeytan yapan, onun cennetten kovulmasına neden olan kibridir, bu yüzden kalbinde zerre kadar kibir bulunan cennete giremez. İslam mitinde iblisin bu hikayesi, Yahuda'nın hikayesine ve eser bağlamında baktığımızda Behaim'in hikayesine çok benzemektedir. İblis de kibrine yenik düşmeden önce meleklerle saf tutan ve cennette ağırlanan bir varlıktır, hikayede kahramandır, kibri yüzünden antikahramanlaşmıştır. Bu yüzden Behaim'i eserin bizi yönlendirdiği gibi "Yahuda" olarak okumanın yanında, "şeytan" olarak okumak da mümkündür.
Ve bir diğer şey de, *spoiler*, eserin sonunda Niccola "Yahuda'nın yüzünü taşıdığını bilseydim asla sevmezdim onu" diyor, yani "beni kibrinden ötürü yüzüstü bırakacağını bilsem onu asla sevmezdim"
Bu çok güzel.
"İsa'ya onu sevdiğini anladığı için ihanet etti," diye cevap verdi delikanlı. "Onu çok fazla sevmek zorunda kalacağını anladı ve kibri buna izin vermedi."
"Evet. Yahuda'nın günahı, kendi sevgisine ihanet edecek kadar kibirli olmasıydı," dedi Üstat Leonardo.
~
Ne beklediğimi bilmeyerek başladığım bir kitap oldu, hiçbir şey bilmeyerek başladığım çoğu kitap gibi bu kitabı da sevdim.
"Son Akşam Yemeği" için ihanet eden Yahuda'ya uygun bir yüz arıyor Leonardo fakat Milano'nun tartışmasız en kötü adamı bile onun aradığı yüz değil. Uygun bir suret bulamadığı için de resmi geciktiriyor ve herkes bu durumdan şikayetçi. Olayın altyapısında bu var ve eser buna bağlı olarak isimlendirilmiş fakat eserin başkahramanı Leonardo da Vinci değil, Yahuda'nın yüzünü taşıyacak, kazanacak daha doğrusu, bir tüccar. Okuyucu olarak eser boyunca bu "Yahuda"yı takip ediyoruz ve başta iyi bir aşık, tipik bir tüccar olan Behaim'in kibri yüzünden nasıl "şeytan"laştığını görüyoruz. Bir kahramanın antikahramana dönüşme öyküsü aslında bir bakıma.
Kahramanın antikahramanlaşma yolculuğunun yanısıra eserde göze çarpan bir diğer husussa Da Vinci'nin affedilemez tek günah ve en büyük günah olarak kibri görmesiydi ve eserin bu durumu Hristiyanlık dinine atfetmesiydi. Bu kibrin en büyük günah oluşu tüm ilahi dinler için evrensel bir olgu mu acaba sorusunu uyandırdı bende zira İslamiyet'te de şeytanın nifak sokmak için dünyaya inişi ve bozgunculuğa yemin edişi kibrinin neticesidir. Allah Adem'i yaratır, tüm meleklerden ve iblisten ona secde etmelerini ister, melekler secde ederken iblis "neden" der, "onu topraktan yarattın beni ise ateşten, ben ondan üstünüm" ve secde etmez. Bunun üzerine ebedi cehennemle cezalandırılan iblis kıyamet gününe kadar ademoğullarını haktan saptırmak ve beraberinde cehenneme götürmek imkanı ister, böylelikle iblis, şeytan olarak dünyaya iner. Yani iblisi şeytan yapan, onun cennetten kovulmasına neden olan kibridir, bu yüzden kalbinde zerre kadar kibir bulunan cennete giremez. İslam mitinde iblisin bu hikayesi, Yahuda'nın hikayesine ve eser bağlamında baktığımızda Behaim'in hikayesine çok benzemektedir. İblis de kibrine yenik düşmeden önce meleklerle saf tutan ve cennette ağırlanan bir varlıktır, hikayede kahramandır, kibri yüzünden antikahramanlaşmıştır. Bu yüzden Behaim'i eserin bizi yönlendirdiği gibi "Yahuda" olarak okumanın yanında, "şeytan" olarak okumak da mümkündür.
Ve bir diğer şey de, *spoiler*, eserin sonunda Niccola "Yahuda'nın yüzünü taşıdığını bilseydim asla sevmezdim onu" diyor, yani "beni kibrinden ötürü yüzüstü bırakacağını bilsem onu asla sevmezdim"
Bu çok güzel.